Bizden olup gerçek hayatta tanışamayacağım için belki de. Ya
da tam tersi tanışsam kilometrelerce uzağa kaçmak isteyeceğim karakterlere
bürünmelerinden korktuğum için.
Hem bu kadar bizden olup hem de bu kadar bizden olmadıkları
için seviyorum onları. Her birinde ayrı hayat, acı, sevinç, aşk, dostluk ve aklıma
gelip gelemeyecek biri sürü şey var olduğu için.
Kitap okumayanlara ise şaşırıyorum içinde bir dünya
barındıran bir kapağın içini nasıl merak etmiyorlar diye. Şaşırıyorum bir
kitabın filmini izleyip arada kalan o kadar duyguyu, olayı merak etmiyorlar
diye. Ve en önemlisi de o kitabı yazan yazar ile kitabı arasındaki dağları
geçin galaksiler kadar farklılığı nasıl anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar
diye.
Hayatta her şeyi yaşayarak öğreneceğimizi sanıp darbe üstüne
darbe almaktansa bize gösterilen onlarca yolu öğrensek mesela,
Aşkı KAFKA’dan, Hayata karşı duruşu Oğuz ATAY’dan, Vicdan
Azabını DOSTOYEVSKİ’den, Yaşamı Cengiz AYTMATOV’dan, Bilimi Aklı kullanmayı
ATATÜRK’ten öğrensek mesela. O yerlere göklere sığdıramadığımız bilgilerimizin
okyanusta damla olduğunu görsek de başımızı kaldırsak artık yukarıya. Etrafı
görsek, doğayı, şiiri, romanı, hikayeyi, tiyatroyu, denemeyi okusak.
Sonra dönüp baksak kendimize, düşüncelerimize. Nerden nereye
geldim ve daha nice yollarım ve deyip devam etsek yolumuza. Daha çok okuyup
daha çok düşünsek daha sağlam temeller üretsek fikrimize.
Belki Daha Güzel Günler Görürüz Dileğiyle..