28 Ağustos 2015 Cuma

Şeytan mı, Melek mi yoksa Araf mı..?

Şeytan mı olmalı bu hayatta  yoksa melek mi..? Ya da, ya da aslında her insan biraz şeytan biraz melek mi..?

Hayatta herkes bir şeyleri sorgular. Bende bu soruyu sorguluyorum kendimi bildim bileli. Lakin halen bi cevap arıyorum kendi kendime. Tam bi karara varacakken hayat bana bi şey daha gösteriyor ve tam tersi düşünceler hücım ediyor beynime.. 

Tamam diyorum bu hayatta melek olmalı insan. Hayatın güzelliklerinin farkına bir tek melek olarak varılabilir. Bi tek melek olarak mutlu olunabilir. Sonra bi bakıyorum mutluluk yön değiştirmiş şeytanlar aleminde.

Aradan zaman geçiyor.. Bu defa şeytan olmalı hayatta diyorum.. Kötülüklerle mutlu olunuyor çünkü. Kötü insanlar hep daha mutlu oluyor. Ama tam o anda öyle bir şey oluyor ki her şey gene tepe taklak oluveriyor. Ve beynimin girdapları gene hata veriyor.

İnsan arafta kalıyor kısacası. Melek olsan sen kırılıyorsun Şeytan olsan sen kırıyorsun.. Lakin bi yerde gene mutsuz sen oluyorsun. Peki çözüm ne..? Ya da cevap hangisi..?Bu hayat hengisini tutuyor hangisini dışlıyor..?

Acaba taraf tutmamak mı gerek..? Yani biraz şeytan biraz melek mi olmak gerek..? Hayatın akışında melek olup zamanı geldiğinde şeytanlaşmak mı gerek..? Hayat bizi buna mı mecbur kılıyor yani.?

Peki buda iki yüzlülük kategorisine girmez mi bi nevi..Kendi çıkarların ön plana geldiğinde şeytanlaşmak etrafındakilere ve karakterine zarar verip leke sürmez mi yani..? Sonra arkana dönüp baktığında utanmaz mısın kendinden ve bıraktığın kirli lekelerden.. Geçmişi gerçekten geçmişte bırakıp her güne yeni bi sayfayla başlayabilir misin..? Ya da geçmişi her gün peşine takıp sürükler misin..?

İşte halen bu sorulara cevaplar arayan biriyim.. Her gün aynı sorularla hayata başlayıp her gün hangisi olduğumu yada hangisi olmam gerektiğini defalarca sorup bu yüzden hayatın akışına katılamayan ve sırf bu yüzden hayatta çok ama çok şey kaçıran biriyim.. Ve buda benim her gün geçmişime eklenip ertesi gün peşimden gelen geçmişimden sadece bi tanesi olmakta.. Kısacası ben buyum..

15 Ağustos 2015 Cumartesi

Uyulmayan Dersler..

O gün geçmişe dönmüştü Bilge Kişi. Kendine gelen küçük kızı ve sorduğu soruları tekrar tekrar canlandırmıştı kafasında..

-Mutluluk için gerçekten onu hak etmek mi gerek, diye sormuştu küçük kız. Önce susmak istedim küçük kızın hayal dünyasına kasırgaları bırakmamak için. Ama yapamadım. Gerçek dünyanın varlığını tanıması gerekiyordu küçük kızın. Ardından başladım anlatmaya mutluluğu..

-Mutluluk kendine bakınca aklından geçenlerdir aslında. Ama sen onları göremez, duyamaz hatta ve hatta anlayamazsın. Çünkü insan denen varlık mutluluğunun kendinde değil de hep başkalarında olduğunu sanır. Ona göre başkasının onun hakkında düşündükleri gerçekten önemlidir ve aslında önemli olanda kendin olmak değil karşı tarafın istediği olmaktır. 
Bu yüzden hep dış görünüşüne önem verir. Etrafında hep onu öven insanlar olsun ister. Her zaman o önde olsun hep en iyi kendi olsun ister. İstediğini de elde eder kendini mutlu zanneder. Aradan zaman geçer ve etrafındakiler birer birer onu terk eder. Hayatından çıkan her insan onun mutluluğuna bir darbe daha ekler. Ve bir bakar ki tek başına mutsuzluk deryalarında. Elinde avucunda kalan sahte bir kaç hatıra.
Halbuki gerçek mutluluğu çok yakınında. 

Küçük kız şaşırmıştı bu sözlerime.Anlam verebilmek için uzun uzun düşündü kendi içinde. Ardından gözlerimin içine baktı ve

-Ama ben hiç bir şey anlamadım Bilge Kişi. Ne yani şimdi mutlu olmak için insan yalnız mı olmalı. Yani tek başına mı yaşamalı. Kimseyi sevmemeli mi yanı..?

-Hayır hayır. Yanlış anladın beni.. Elbette hayatında arkadaşların, dostların olacak. ama sen mutluluğunu onlara bağlamayacaksın. Çünkü onar seni değiştirir, incitir, kırar, döker ve sen bunların hiç birini farketmezsin taki onlar hayatından çıkana kadar. Onlar hayatından çıktıktan sonra yaşadığın mutlulukların sahteliğini fark eder ve daha da mutsuzluğa sürüklenirsin.

-Peki o zaman ne yapmalıyım ben şimdi.

-Kendini sevmelisin önce. İçindeki kendini bulmalı ve onun isteklerine kulak vermelisin. Dış dünyanın istediğini değil gerçek senin istediğini yapmalısın. Evet bazen hata yaparsın kendinden nefret edersin. O zaman şunu unutma ki sen insansın kusursuz bir varlık değilsin. Kendini affetmelisin ve yeni bir başlangıç yapmalısın. Mutluluğu kovalama. Mutluluk kovalandıkça kaçar ve sen tüm ömrün boyunca kovalayan olursun. 
Ha hayatına giren insanları iyi analiz etmelisin. Çünkü bazıları sırf kendi mutlulukları için seni ezip geçer ve kendi hatalarını sana yükler. Ardından sadece baka kalırsın. Kabullenemedikleri hataları senin suçun olur ve sen kendini affetmeye çalıştıkça onlar kendi hatalarını yeniden gün yüzüne çıkarır.

...

...

Bilge Kişi saatlerce bu hatırayı canlandırdı kafasında.. Sonra birden irkilerek kendine geldi ve acı bir tebessüm oluştu dudaklarında. aklından geçen ise sadece tek cümleydi aslında:

      Keşke, keşke verdiğim dersi kendim dinleseydim zamanında...