24 Aralık 2014 Çarşamba

Stockholm'lu Hayatlar


İnsanlar her gün farklı anlar yaşar, farklı insanlarla karşılaşır. Ama hiçbirini umursamaz.. Ta ki biri gelip onun celladı olana kadar. O celladın gelişinden sonra mantık, akıl, düşünme hepsi kalkar ortadan..Sırf celladı korumak için yeri gelir arkadaşlar, kardeşler kırılır yeri gelir yalnızlığa mahkum olunur..

O "Cellat" ki parmağında oynatır kurbanını.. O cellat ki bir gelir bir gider kurbanının hayatından.. O cellat ki kurbanını rezil eder tüm dünyaya.. Ama kurban hastalıklıdır. Kapılmıştır "Stockholm"e.. Cellad'ı ona onca kötülük yapmıştır hatta gün gelecek canını alacaktır.. Kurban ise Celladın "Timsah Özürlerine" hep kanar. Onun için artık geçmiş kapanmıştır.. Çevresi yanlış Celladı doğrudur..

Ama hayat bu şekilde işlemez.. Tüm masallar mutlu sonla bitmez.. Kurban zaman zaman bunu fark eder. Ancak Celladın yaptığı hamleler ile kurban artık bi "Narsist" tir. Onun için önemli olan kendi ve Celladı ile olan hayatıdır. Çevresindeki mutsuz insanları, onun için dertlenip tasalanıp göz yaşı döken insanları fark etmez fark edemez belki de umursamaz onları.

Gün gelir Cellat son hamlesini yapar ve gider.. Bu böyledir.. Her oyunun bir kuralı vardır ve Cellat nerde ne zaman kurbanına son hamleyi yapacağını çok iyi bilir.. İşte o hamleden sonra kurban şaşkın, öfkeli ve hastalıklı bir şekilde yapayalnız kalır..

Artık hayatım bu hastalığa kapılmış insan demetleriyle dolu.. Her gün bi Sosyal Hizmet dersinde insanların ve çağımızın hastalığının varlığı da ortaya çıkıyor..

Tabi benim hayatımdaki Stockholm'lüler derslerdeki kadar ağır vakalar değil Allah'a şükür.. Basit eski sevgili ya da halen bırakılamayan şimdi ki sevgililer.. 

Ama ne olursa olsun bence bu hastalığın sonucu belli:
                                                                                        "Yalnızlık....!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder